ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU NEDİR?
Şizoid kişilik bozukluğu, kişilik bozukluğu kategorisinde A kümesinde (garip ya da eksantrik) yer alan, kökenleri çocukluğa kadar inen, zamanında müdahale edilmezse şizofreniye dönüşme riski olan ciddi bir bozukluktur.
Şizoid; en basit tanımıyla yakın ilişki kurmaktan ve topluma karışmaktan kaçınan, duyguları yüzeysel yaşayan, içine kapanık kişidir. Kolay arkadaşlık kurmazlar, yalnızlığı yeğlerler, toplum içine karıştıklarında tasavvur edilemez bir kaygıya kapılırlar. Bu sebeple Anksiyete ve Depresyon sıklıkla bu bozukluğa eşlik etmektedir. Başkalarının eleştiri ve iltifatlarına aldırmazlar. İlgi ve eylemleri kısıtlı olmakla birlikte bazen belli bir hobiye aşırı düşkünlük görülebilir (kitap okumak, örgü örmek, satranç oynamak vs.) Kimileri; sanata, edebiyata, entelektüel uğraşlara karşı çok ilgili olabilir, kimilerinde de iç dünya sığ ve kısıtlıdır. Ahlak anlayışları kendilerine özgüdür. Cinsel konulara çok az ilgi duyarlar veya tamamen duyarsızdırlar. Erkekleri çoğunlukla bekar kalırken, kadınları toplumsal baskıya boyun eğerek evlenip mütevazı bir hayat sürebilirler. Genelde hastalar (özellikle içgörüsü gelişmiş olmayan hastalar) durumlarından memnundur ve terapiye ancak bir yakınlarının ısrarıyla gelirler.
Kendi kendine yetmek şizoidler için çok önemlidir. Yalnız yaşamayı tercih ettikleri için kimseden yardım istememek onların bağımsızlıklarını sürdürmelerini sağlar. Yakın aile üyeleri dışında fazla kişiyle iletişim kurmazlar.
Şizoid kişilik bozukluğu, şizotipal ve kaçıngan kişilik bozukluğuyla karıştırabilir. Bilişsel ve algısal bozuklukların olmamasıyla şizotipal kişilik bozukluğundan ayırt edilir. Kaçıngan kişilik bozukluğundaysa yakın ilişki kurma isteğine rağmen reddedilme ve beğenilmeme korkusuyla uzak durma varken şizoidler böyle bir istek yoktur.
Bebeklik ve çocuklukta annenin yetersiz olması, bağlantı kuramaması, ihmal edilme, bir ebeveynin kaybından dolayı erken olgunlaşma gibi sebepler bu bozukluk için zemin hazırlar. Aile içinde yeterince değerli hissetmemiş, ilgi çekme çabaları aşağılanma ile karşılanmıştır. Birey olarak kabul edildiğini hissetmediği ve temel güven duygusu karşılanmadığı için de dış dünyayı tehdit edici algılar. Bu sebeple paranoid düşünceler eşlik edebilir.
Bu danışanlara nerede güvende hissettiği sorulunca “yatakta, duşta veya insanlardan uzak herhangi bir yerde” rahat ettiklerini söyleyebilirler. Ki bu her an insanlarla iletişim kurmaya hazır olmamız gereken bir dünyada kişiye oldukça sıkıntı verir.
Dissosiyatif bir savunma olarak benlik yitimi (kendine yabancılaşma), çevreden kopuk hissetme görülebilir.
Şu düşüncelere sık kapılırlar:
l Kısıtlanmadan ve kendim olarak nasıl sevileceğim?
l Tamamen yalnızım ve her işimi kendim yapabilmeliyim.
l İnsanlar kötüdür ve onlardan uzak durmalıyım.
l Potansiyel bir arkadaşlık beni beni başka birine dönüştürür, bana zarar verir.